Şualar

  • Beşinci Şuâ
  • On Beşinci Şuâ
  • Birinci Şuâ
  • Sekizinci Şuâ
  • Fihrist
    • Şualar, 404. Sayfa

      zamanda üç yüz elli milyon insanın ruhlarına, nefislerine, akıllarına terbiyekârâne ders vermesi ve mânevî terakkiyata sevk etmesi, emsalsiz bir hâlettir.
      Hem öyle bir şeriatla meydana gelmiş ki, âdilâne kanunlarıyla nev-i beşerin beşten birisini on dört asırda maddî ve mânevî terakki içinde idare etmesi misilsiz
      bir hâlet olduğu gibi; o zât (a.s.m.) öyle bir iman ve itikadla meydana çıktı ki, bütün ehl-i hakikat her zaman onun mertebe-i imanından feyz almalarıyla beraber en yüksek ve en kuvvetli bir derecededir diye müttefikan tasdikleri ve o zamanda hadsiz muarızlarının ona muhalefeti zerre kadar bir telâş, bir vesvese, bir şüphe vermemesi gösteriyor ki, kuvvet-i imaniyede dahi onun emsali yok ve o küllî yüksek imanı misilsizdir.
      Hem öyle bir ubudiyet ve ibadet gösterdi ki, iptida ve intihayı birleştirip hiç kimseyi taklit etmeyerek, ibadetin en ince esrarını görüp müraat ederek en dağdağalı zamanlarda dahi tam tamına ubudiyeti yapması emsalsiz bir hâlet olması gibi, Hâlıkına karşı öyle daavât ve münâcât ve ricalar yapmış ki, bu zamana kadar telâhuk-u efkârla beraber o mertebeye yetişilmemiş. Meselâ, Cevşenü'l-Kebîr münâcâtında bin bir esmâ-i İlâhiyeyi şefaatçi ederek Hâlıkını öyle bir tarzda tavsif ve tarif eder ki, emsali yok. Ve mârifetullahta kimse ona yetişememesi, misilsiz bir hâlettir.
      Hem, öyle bir metanetle insanları dine dâvet ve öyle bir cür'etle risaletini tebliğ etmiş ki; kavmi ve amcası ve dünyanın büyük devletleri ve eski dinlerin etba'ları ona muarız ve düşman oldukları halde, zerre kadar korkmayarak, çekinmeyerek umumuna meydan okuması ve başa da çıkarması emsalsiz bir hâlettir.
      İşte, onun sıdkına ve nübüvvetine bu harika, emsâlsiz sekiz hâletin mecmuu gayet kuvvetli bir şehadettir. Ve bu hâletler, o zâtın (a.s.m.) nihayet derecede ciddiyetine ve itmi'nanına ve kemâl-i sıdkına ve hakkaniyetine kat'î kanaati var olduğunu gösteriyor. Âlem-i İslâm, her günde, her teşehhüdde milyonlar lisanla اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِىُّ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ 1 der. Ve onun memuriyetine teslimiyetini ve getirdiği saadet-i ebediye beşaretini tasdik ettiğini ve beşeriyetin
      derin bir aşkla ve fıtrî ve istidadî pek kuvvetli bir iştiyakla aradığı hayat-ı bâkiyeye sağlam bir yol açtığına karşı âlem-i İslâm minnettarâne, müteşekkirâne اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِىُّ 1 ile bir mânevî ziyaret ve görüşmek ve üç yüz elli milyon, belki milyarlar namına onu tebrik eder.
      Yirmi küllî şehadetlerden ve çok şehadetleri ihtiva eden,
      İkinci şehadet:
      وَبِشَهَادَةِ جَمِيعِ حَقَۤائِقِ اَرْكَانِ اْلاِيمَانِ عَلٰى تَصْدِيقِهِ Yani, "İmanın altı rükünlerinin hakikatleri ve tahakkukları ve hakkaniyetleri, Muhammed'in (a.s.m.) risaletine ve hakkaniyetine kat'î şehadet eder." Çünkü onun risalet hayatının şahsiyet-i mâneviyesi ve bütün dâvâlarının esası ve mahiyet-i nübüvveti, o altı rükündür. Öyle ise o rükünlerin tahakkuklarına delâlet eden bütün delilleri, Muhammed'in (a.s.m.) risaletinin hak olduğuna ve onun sadıkıyetine dahi delâlet ederler. Hem âhiretin tahakkukuna sair rükünlerinin delâletini Meyve Risalesi ve

      SORU & CEVAP
      İsminiz Sorunuz