Şualar

  • Beşinci Şuâ
  • On Beşinci Şuâ
  • Birinci Şuâ
  • Sekizinci Şuâ
  • Fihrist
    • Şualar, 465. Sayfa

      Aynen öyle de, bir âyet-i meşhure olan اِنَّ رَبىِِِّ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ 3 makam-ı cifrîsi şeddeli ن , bir ن sayılsa ve tenvin sayılmazsa bin üç yüz on altı (1316) ederek aynen tam tamına o tarihe işaret eder.
      Hem nasıl ki yedi-sekiz sûrelerde gelen âyetler ve o âyetlerde gelen "sırat-ı müstakîm" cümleleri, Risaletü'n-Nur ismine tevafukla beraber, bu mezkûr iki âyet gibi bir kısmı Risaletü'n-Nur telifinin tarihini de gösterir. Aynen öyle de, yedi adet sûrelerin başlarında yedi defa تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ 4 cümle-i kudsiyesi, makam-ı cifrîsi olan bin üç yüz on altı (1316) veya yedi (7) ederek aynen tam
      tamına o bin üç yüz on altı (1316) tarihine tevafukla işaret ettiği gibi, طٰسۤ تِلْكَ اٰيَاتُ الْقُرْاٰنِ 1 âyeti dahi aynen bin üç yüz on altı (1316) ederek o bin üç yüz on altı (1316) tarihine tevafukla işaret eder. Güya nasılki Asr-ı Saadette Kur'ân'daki iman hakikatlerine alâmetler, deliller ve o Kitab-ı Mübînin dâvâlarına burhanları ve hüccetleri gözlere de göstermek mânâsında tekrarla تِلْكَ اٰيَاتُ الْقُرْاٰنِ * 2 تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ 3 fermanlarıyla Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyân ilânat yapıyor. Öyle de, bu dehşetli asırda dahi bir mânâ-yı işârîsiyle o âyât-ı Furkaniyenin burhanları ve hakkaniyetinin alâmetleri ve hakikatlerinin hüccetleri ve hak kelâmullah olduğuna delilleri olan Resaili'n-Nur'a mânâ-yı işârîsiyle alâmet ve burhan ve emare ve delil mânâsıyla âyâtın âyetleri diye tekrarla تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ ferman ederek nazar-ı dikkati Kur'ân hesabına bu asra ve bu asırdaki Resâili'n-Nur'a çeviriyor, itikad ediyorum.
      Evet, her bir cihetle ayn-ı şuur olan âyât-ı Kur'âniyenin böyle yirmi vech ile ve yirmi parmakla aynı şeye müttefikan işaretleri tasrih derecesinde bana kanaat veriyor. Benim kanaatime iştirak etmeyen, bu ittifaka ne diyecek? Ve ne diyebilir? Hangi kuvvet bu ittifakı bozar? Resâili'n-Nur bu asra gelen işârât-ı Kur'âniyeye hususî bir medâr-ı nazar olduğuna kimin şüphesi varsa, Kur'ân'ın kırk vech ile mu'cizesini ispat eden Mu'cizat-ı Kur'âniye namındaki Yirmi Beşinci Söz ve Yirminci Sözün İkinci Makamına ve haşre dair Onuncu Söz ve Yirmi Dokuzuncu Sözlere baksın. Şüphesi izale olmazsa, gelsin, parmağını gözüme soksun!
      YİRMİ İKİNCİ ÂYET VE ÂYETLER
      Hem Yûnus, hem Yusuf, hem Ra'd, hem Hicr, hem Şuârâ, hem Kasas, hem
      Lokman sûrelerinin başlarında bulunan تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ 1 ilân-ı kudsîsidir. Yirmi birinci âyetin hâtimesinde bunun münasebet-i mâneviyesi bir derece beyan edilmiş. Cifrîsi ise, bu âyette üç ت bin iki yüz (1200) ve iki ك , iki ل , 100 eder; yekûnu bin üç yüz (1300). Bir ى , bir ب , dört veya beş elif( ا ), mecmuu bin üç yüz on altı (1316) veya on yedi (17) ederek Resâili'n-Nur Müellifi bir inkılâb-ı fikrî ile ulûm-u mütenevviayı, Kur'ân'ın hakaikine çıkmak için basamaklar yaptığı bir tarihe tam tamına tevafuku münasebet-i mâneviyesinin kuvvetine istinaden deriz:
      O tevafuk remzeder ki, "Bu asırda Resâili'n-Nur denilen otuz üç adet

      SORU & CEVAP
      İsminiz Sorunuz