ON YEDİNCİ SÖZ: .... 166
اِنَّا جَعَلْناَ مَا عَلَى اْلاَرْضِ زِينَةً لَهَا لِنَبْلُوَهُمْ اَيُّهُمْ اَحْسَنُ عَمَلاً * وَاِنَّا لَجَاعِلُونَ مَا عَلَيْهَا صَعِيدًا جُرُزًا 2* وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَۤا اِلاَّ لَعِبٌ وَلَهْوٌ * 3
âyetlerinin meâllerinde, lezzet-i hayat içinde elem-i mevt ve sürur ve visâl içinde elem-i zeval hakkındaki âyâtın mühim bir sırrını ve ism-i Kahhar'a karşı
Rahman isminin cilvesini gayet güzel bir sûretle gösterip tefsir ediyor. Ve ehl-i iman için dünyanın mahiyetini, seyyar bir ticaretgâh ve muvakkat bir misafirhâne ve birkaç günlük bir teşhirgâh ve kısa bir müddet için işleyecek bir destgâh ve ahz-ı i'tâ için yol üstünde kurulmuş bir pazar olduğunu gösterip, dünyadan berzah ve âhiret tarafına insan seyahatını sevdirir ve dehşetini izâle eder. Ve bu sözün âhirinde bazı nüshalarda "Siyah Dutun Meyvesi" namiyle kıymettar ve câzibedar ve şiir kıyafetinde birkaç hakikat var.
Kalbe Fârisî Olarak Tahattur Eden Bir Münâcat: .... 172
Ehl-i Gaflet Dünyasının Hakikatını Tasvir Eden Birinci Levha: .... 181
Ehl-i Hidayet ve Huzurun Hakikat-ı Dünyalarına İşaret Eden İkinci Levha: ....182
Barla Yaylası, Çam, Katran, Ardıç, Karakavağın Bir Meyvesi: ... 184
حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ 1 âyetinin bir sırrını; Çamdağının hayret-feza ve heybet-nümâ ağaçlarının vaziyetlerini ve muhteşem velvele-âlud bir zelzele-i raks-nümâ ve cezbe-edâ tesbihatlarını latif ve şirin ve harâretli, Fârisi bir münacât ile tefsir ediyor. O münâcât, çendan, nazm ve şiire benziyor, fakat nazm ve şiir değil, belki hakikatlarının parlaklığı ve intizamı tereşşuh edip, nazm ve şiir suretini vermiş. O münâcatın tercümesi de o mektupta yazılmıştır.
Yıldızları Konuşturan Bir Yıldızname: .... 189
ON SEKİZİNCİ SÖZ: ...... 191
Bu söz, "İki Makam"dır. İkinci Makamı yazılmamış.
Birinci Makamı: Üç noktadır. .... 191
Birincisi:
لاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَفْرَحُونَ بِمَۤا اَتَوْا وَيُحِبُّونَ اَنْ يُحْمَدُوا بِمَا لَمْ يَفْعَلُوا فَلاَ تَحْسَبَنَّهُمْ بِمَفَازَةٍ مِنَ الْعَذَابِ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ * 2
âyetinin fahre meftun, şöhrete müptelâ, medhe düşkün, hodbin nefs-i emmârenin kafasına sille-i te'dibi vuran bir sırrını,
İkincisi: اَحْسَنَ كُلَّ شَىْءٍ خَلَقَهُ 1 nın çirkin ve bahsi hilâf-ı edeb görünen şeylerin güzel cihetlerini gösteren bir sırrını,
Üçüncüsü: اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ 2âyetinin risalet-i Ahmediyeye (a.s.m.) dair ince, fakat kuvvetli bir delilini gösteren bir sırrını tefsir eder.
ON DOKUZUNCU SÖZ: .... 195
يٰسۤ * وَالْقُرْاٰنِ الْحَكِيمِ * اِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ 3 âyetlerinin meâlindeki yüzer âyâtın en mühim hakikatları olan risalet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) On Dört Reşha namıyla on dört kat'î ve parlak ve muhkem burhanlarla tefsir ve ispat ediyor. Ve en muannid bir hasmı dahi ilzam eder. Güneş gibi risalet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) izhar ediyor.