mücahedesi ve Kur'ân'a hizmetinde ve ubûdiyetinde, Resul-i Ekremin aleyhissalâtü vesselâm
sünnet-i seniyesine tam ittiba etmiş bir mücahittir. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz, dünyanın en muazzam siyasî hadisesi olan Bedir muharebesinde, sahabe-i kirâma, nöbet nöbet cemaatla namaz kıldırmıştır. Yani, vâcip olmayan, hususan, muharebe zamanında terk edilebilen, "cemaatla namaz kılmak" gibi bir hayrı, dünyanın en büyük siyasî vak'asına tercih etmiştir, üstün tutmuştur. Ufak bir sevabı, harp cephesinin o dehşetleri içinde dahi terk etmemiştir.
Bediüzzaman, gönüllü alay kumandanı olarak katıldığı Rus harbinde, harp cephesinde, avcı hattında, Kur'ân'ın bir kısmının tefsiri olan meşhur Arabî İşârâtü'l-İ'câz tefsirini telif etmiş ve bu eser-i azîm, âlem-i İslâmda en büyük âlimlerin takdir ve tahsinine mazhar olmuş ve tam anlamaktan âciz kaldıklarını ve öyle bir tefsir görmediklerini itiraf etmişlerdir ki, Kur'ân-ı Kerim'in en ince nükte ve en derin meselelerini ve misilsiz i'câz ve hârikulâde yüksek belâğat ve fesâhatını izhar ve ispat etmiştir. Hattâ bir harfin nüktesini izhâr ederken, avcı ateş hattında, düşman topları zihnini ondan çevirememiş, harbin dağdağa ve dehşetleri mâni olamamıştır.
Ezân-ı Muhammedî'nin (a.s.m.) yasak edildiği ve bid'aların cebren umuma yaptırıldığı zulümatlı ve dehşetli bir devirde, Nur talebeleri, o uydurma ezanı okumamışlar ve böyle bid'alara karşı, kendilerini kahramanca muhafaza ederek bid'alara girmemişlerdir.
İmân ve İslâmiyetin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı ve bir âlimin gizliden gizliye dahi bir tek dinî eser neşredemediği fecaat devrinde, Bediüzzaman nefyedildiği yerlerde, zâlim müstebitlerin tarassudat ve tazyikatı içinde, gizliden gizliye yüz otuz adet imânî eser telif ve neşretmiştir. Bununla beraber, geceleri pek az bir uykudan sonra, esaret altında inleyen İslâm milletlerinin necat ve salâhı için dualar etmiş, dergâh-ı İlâhiyeye iltica ederek yalvarmıştır.
Evet, Hazret-i Üstad, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm Efendimizin sünnet-i seniyesine tam iktidâ etmiştir.
Bediüzzaman'ın bu hâli de, bütün İslâm mücahitlerine ve umum Müslümanlara bir örnektir. Yani, cihad ile ubûdiyet ve takvâyı beraber yapıyor, birini yapıp, diğerini ihmâl etmiyor. Cebbar ve zâlim din düşmanlarının plânıyla hapishanelere sevk edilip, tecrid-i mutlakta ve gayet soğuk bir odada bırakılması ve şiddetli soğukların ve hastalıkların ızdırapları ve titremeleri ve ihtiyarlığın takatsızlıkları içinde bulunması dahi telifata noksanlık vermemiştir.
Sıddık-ı Ekber (radiyallahü anh) demiştir ki: "Cehennemde vücudum o kadar büyüsün ki, ehl-i imâna yer kalmasın." Bediüzzaman,