S - Herşeyden evvel bize lâzım olan nedir?
C - Doğruluk.
S - Daha?
C - Yalan söylememek.
S - Sonra?
C - Sıdk, sadakat, ihlâs, sebat, tesanüd.
S - Neden?
C - Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu burhan kâfi değil midir ki, hayatımızın bekàsı imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır?
ba
S - En evvel rüesâmız ıslah olunmalı.
C - Evet, reisleriniz malınızı ceplerine indirip hapsettikleri gibi, akıllarınızı da
sizden almışlar veya dimağınızda hapsetmişler. Öyleyse, şimdi onların yanındaki akıllarınızla konuşacağım:
Eyyühe'r-ruûs ve'r-ruesâ! Tekâsülî olan tevekkülden sakınınız. İşi birbirinize havale etmeyiniz. Elinizdeki malımızla ve yanınızdaki aklımızla bize hizmet ediniz. Çünkü, şu mesâkini istihdam etmekle ücretinizi almışsınız.
فَعَلَيْكُمْ بِالتَّدَارُكِ لِمَاضَيَّعْتُمْ فِى الصَّيْفِ * 1
İşte şimdi hizmet vaktidir…
Elhasıl: İslâm uyandı ve uyanıyor.Haşiye Fenalığı fena, iyiliği iyi olarak gördüler. Evet, şu dereler aşâirini tevbekâr eden, işte bu sırdır. Hem de bütün İslâm yavaş yavaş bu istidadı almakta ve kesb etmektedir. Lâkin, sizler bedevî olduğunuzdan ve fıtrat-ı asliyeniz, oldukça bozulmamış olduğundan, İslâmiyetin kudsî milliyetine daha yakınsınız.
ba
Seyahatimde beni tanımayanlar kıyafetime bakıp, beni tâcir zannettiklerinden derlerdi ki:
S - Tâcir misin?
C - Evet, hem tâcirim, hem de kimyagerim.