vüs'ati ve felsefenin fakr ve iflâsını muhtasar beyân etmekle beraber, Kur'ân'ın şiirden istiğnâsının ve adem-i tenezzülünün sebebi, hakaik-i Kur'âniyenin yüksekliği ve parlaklığı olduğunu gösterir. Ve mühim bir temsil ile bir nevi i'câz-ı Kur'âniyeyi beyan eder.
İkinci Makam:.... 115
Gençliği, dalâlet ve sefâhet uçurumuna düşmekten kurtaran ve imanda bu dünyada dahi hakikî bir cennet lezzeti ve dalâlette ise, cehennemî bir azab ve sıkıntı bulunduğunu misâllerle izah ve isbat eden bir derstir.
İkinci Makamın Haşiyesi: .... 120
Mahpuslara tesellî hakkında dört mektuptur.
İkinci Makamın Zeyli:....125
Leyle-i Kadirde ihtar edilen bir mesele-i mühimmedir.
Meyve Risalesinden Altıncı Mesele: .... 126
Hüve Nüktesi: ..... 129
ON DÖRDÜNCÜ SÖZ: .... 132
Dar akıllara sığışmayan yüksek ve geniş bir kısım hakaik-ı Kur'âniyeyi göze görünen emsâl ve nazîreleriyle fehme takrib ediyor. Meselâ:
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضَ فِى سِتَّةِ اَيَّامٍ 1* وَلاَ رَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍ اِلاَّ فِى كِتَابٍ مُبِينٍ 2* وَالسَّمٰوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ 3* اِنَّمَۤا اَمْرُهُۤ اِذَۤا اَرَادَ شَيْئًا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ 4*وَمَۤا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلاَّ كَلَمْحِ الْبَصَرِ * 5
âyetlerinin gayet yüksek ve gayet geniş hakikatlerini temsil ve tanzir ile akla kabul ettirir ve kalbi iknâ eder bir tarzda beyan ediyor.
On Dördüncü Sözün Hâtimesi: .... 137
Gafil kafaya bir tokmak ve bir ders-i ibrettir. Âhirinde, nefs-i emmareye müessir bir sille-i ikaz var. Nefse esir olan onu okusa ve kabul etse, esaretten kurtulur.
On Dördüncü Sözün Zeyli: .... 139
Zelzele hakkında ehemmiyetli altı suale cevaptır.
ON BEŞİNCİ SÖZ: .... 144
وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَۤاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطِينِ 6 âyetinin meâlinde ve melâike ile şeytanların mübarezeleri hakkındaki âyâtın, kozmoğrafyacıların dar akıllarına yerleşmeyen mühim bir sırrını, "Yedi Basamak" namıyla yedi muhkem hüccet ve metin bir mukaddeme ile tefsir ediyor. Ve şu âyetin semâsından evhâm-ı şeytâniyeyi recmedip tardeder.
On Beşinci Sözün Zeyli: .... 150
Kur'ân'ın kelâmullah ve Hazret-i Muhammed (a.s.m.) Allah'ın Resulü olduğunu muknî delillerle ispat eden, münazara tarzında yazılmış beliğ bir risaledir.
ON ALTINCI SÖZ: .... 158
اِنَّمَۤا اَمْرُهُۤ اِذَۤا اَرَادَ شَيْئًا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ * فَسُبْحَانَ الَّذِى بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ * 1
âyetlerinin meâlindeki çok âyâtın ifade ettiği: "ehadiyet-i Zâtiyyesi ile külliyet-i ef'âl; ve vahdet-i Şahsiyesiyle muinsiz umumiyet-i Rububiyet ve ferdâniyetiyle şeriksiz şümûl-u tasarrufat; ve mekândan münezzehiyetiyle her yerde hazır bulunması ve nihayetsiz ulviyetiyle herşeye yakın olması; ve bir tek Zât-ı Ehad olmakla herşeyi bizzat elinde tutmak" olan hakaik-i âliye-i Kur'âniyenin Dört Şua namıyla gayet mühim bir sırrını tefsir ediyor. Ve o hakaikı müstakim akıllara ve selim kalblere teslim ettiriyor.