Dördüncü nükte: Kur'ân-ı Hâkimin hakiki tercümesi kabil olmadığından ve mânevî i'câzındaki ulviyet-i üslûp tercümeye gelmediğinden, mühim bir beyanla, üslûb-u Kur'âniyedeki bir lem'a-i i'câziyeyi gösterir.
Beşinci nükte: "Elhamdulillah" cümlesinin ifade ettiği mânânın en kısası, bir satır kadar olduğunu ve hakiki tercümesinin kabil olmadığını gösterir.
Altıncı nükte: 5 اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ deki Nûn-u mütekellim-i maalgayre dair mühim bir sırrını, nurlu bir hal ve hakikatlı bir hayal içinde beyan ediyor.
Yedinci nükte: اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ * صِرَاطَ الَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ 6 in mühim ve nurani sırrının beyanı içinde, bid'aların icadı ne kadar çirkin ve zarar olduğunu gösterir.
Sekizinci nükte: Şeâir-i İslâmiye, hukuk-u umumiye hükmünde olduğuna dair mühim bir sırrını beyan ediyor....564
Dokuzuncu nükte: Mesâil-i şeriatın "taabbüdi" ve "mâkulü'l-mânâ" olarak iki kısım olduğunu; ve taabbüdi kısmı hikmet ve maslahatların tebeddülü ile tagayyür edemediğinin sırrını beyan eder. Ve ezânın faydası, yalnız bir köy ahâlisini namaza dâvet değil, belki kâinat sarayında mevcudata karşı umum mahlûkat nâmına bir ilân-ı Tevhid olduğunu beyan eder.
İkinci Risale olan İkinci Kısım.... 368-374
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِۤى اُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى للِنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِ * 1