BEŞİNCİ İŞARET: Dünyada اَلْحُبُّ فِى اللهِ 5 hükmünce salih ahbaplara muhabbetin neticesi, Cennette عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِلِينَ 6 ile tabir edilen, karşı karşıya
kurulmuş Cennet iskemlelerinde oturup, hoş, şirin, güzel, tatlı bir surette, dünya maceralarını ve kadîm olan hatıratlarını birbirine nakledip eğlendirmeleri suretinde, firaksız, sâfi bir muhabbet ve sohbet suretinde ahbaplarıyla görüştüreceği, Kur'ân'ın nassıyla sabittir.7
ALTINCI İŞARET: Enbiya ve evliyaya Kur'ân'ın tarif ettiği tarzda muhabbetin neticesi, o enbiya ve evliyanın şefaatlerinden berzahda, haşirde istifade etmekle beraber, gayet ulvî ve onlara lâyık makam ve füyuzattan o muhabbet vasıtasıyla istifaza etmektir.8 Evet, اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ 9 sırrınca, âdi bir adam, en yüksek bir makama, muhabbet ettiği âli-makam bir zâtın tebaiyetiyle girebilir.
YEDİNCİ İŞARET: Güzel şeylere ve bahara meşrû muhabbetin, yani, "ne kadar güzel yapılmış" nazarıyla, o âsârın arkasındaki ef'âlin güzelliğini ve intizamını ve intizam-ı ef'al arkasındaki güzel esmânın cilvelerini ve o güzel esmanın arkasında sıfâtın tecelliyatını ve hâkezâ, sevmekliğin neticesi ise, dâr-ı bekâda o güzel gördüğü masnûattan bin def'a daha güzel bir tarzda esmânın cilvesini ve esmâ içindeki cemâl ve sıfâtını, Cennette görmektir. Hattâ İmam-ı Rabbânî Radıyallahü anh demiş ki: "Letâif-i Cennet, cilve-i esmânın temessülâtıdır." Teemmel!
SEKİZİNCİ İŞARET: Dünyada, dünyanın âhiret mezraası1 ve esmâ-i İlâhiye âyinesi olan iki güzel yüzüne karşı mütefekkirâne muhabbetin uhrevî neticesi, dünya kadar, fakat fâni dünya gibi fâni değil, bâki bir Cennet verilecektir.2 Hem dünyada yalnız zayıf gölgeleri gösterilen esmâ, o Cennetin âyinelerinde en şâşaalı bir surette gösterilecektir.
Hem dünyayı mezraa-i âhiret yüzünde sevmenin neticesi, dünyayı fidanlık, yani ancak fidanları bir derece yetiştiren küçük bir mezraası hükmünde olacak öyle bir Cenneti verecek ki, dünyada havas ve hissiyât-ı insaniye küçük fidanlar olduğu halde, Cennette en mükemmel bir surette inkişaf ve dünyada tohumcuklar hükmünde olan istidatları, envâ-ı lezâiz ve kemâlâtla sünbüllenecek surette ona verileceği, rahmetin ve hikmetin muktezası olduğu gibi, hadisin nususuyla3 ve Kur'ân'ın işârâtıyla4 sabittir.
Hem madem dünyanın, her hatânın başı olan mezmum muhabbeti5 değil, belki esmâya ve âhirete bakan iki yüzünü, esmâ ve âhiret için sevmiş