Sözler Cilt 2

Sözler Cilt 2, 49. Sayfa

vahdâniyeti ispat etmekle beraber, güneşin tulû ve gurubu gibi kolay ve kat'î,
kıyamet ve haşri gösterir. İşte, كَيْفَ lâfzındaki keyfiyet noktasında şu hakikati gösterdiği gibi, çok sûrelerde tafsille zikreder. Meselâ, Sûre-i قۤ * وَالْقُرْاٰنِ الْمَجِيدِ 1 de öyle parlak ve güzel ve şirin ve yüksek bir beyanla haşri ispat eder ki, baharın gelmesi gibi kat'î bir surette kanaat verir.
İşte, bak: Kâfirlerin, çürümüş kemiklerin dirilmesini inkâr ederek "Bu aciptir, olamaz"2 demelerine cevaben
اَفَلَمْ يَنْظُرُۤوا اِلَى السَّمَۤاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَالَهَا مِنْ فُرُوجٍ * 3
ilâ âhir, كَذٰلِكَ الْخُرُوجُ 4'a kadar ferman ediyor. Beyanı su gibi akıyor, yıldızlar gibi parlıyor. Kalbe hurma gibi hem lezzet, hem zevk veriyor, hem rızık oluyor.
Hem makam-ı ispatın en lâtif misallerinden,
يٰسۤ * وَالْقُرْاٰنِ الْحَكِيمِ * اِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ * 5 der. Yani,
"Hikmetli Kur'ân'a kasem ederim, sen resullerdensin." Şu kasem işaret eder ki, risaletin hücceti o derece yakinî ve haktır ki, hakkaniyette makam-ı tâzim ve hürmete çıkmış ki onunla kasem ediliyor. İşte şu işaretle der: "Sen resulsün. Çünkü senin elinde Kur'ân var. Kur'ân ise haktır ve Hakkın kelâmıdır. Çünkü içinde hakikî hikmet, üstünde sikke-i i'câz var."
Hem makam-ı ispatın îcazlı ve i'câzlı misallerinden, şu:
قَالَ مَنْ يُحْيِى الْعِظَامَ وَهِىَ رَمِيمٌ * قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِۤى اَنْشَأَهَۤا اَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ * 6
Yani, "İnsan der: Çürümüş kemikleri kim diriltecek? Sen de: Kim onları bidayeten  
inşa edip hayat vermişse O diriltecek." Onuncu Sözün Dokuzuncu Hakikatinin üçüncü temsilinde tasvir edildiği gibi, bir zat, göz önünde, bir günde yeniden büyük bir orduyu teşkil ettiği halde, biri dese, "Şu zat, efradı istirahat için dağılmış olan bir taburu bir boru ile

SORU & CEVAP
İsminiz Sorunuz