Acından ölse neme lâzım." İkincisi: "Rahatım için zahmet çek. Sen çalış ben yiyeyim. Benden yemek, senden emekler."
Birinci kelimede olan semm-i kàtili, hem kökünü kesecek, şâfi devâ olacak tek bir devâsı vardır.
O da zekât-ı şer'î ki bir rükn-ü İslâmdır. İkinci kelimede, zakkum şecer münderiç. Onun ırkını kesecek, ribânın Beşer salâh isterse, hayatını severse, zekâtı vaz' etmeli, ribâyı kaldırmalı.
• • •
Beşer hayatını isterse envâ-ı ribâyı öldürmeli
Tabaka-i havastan tabaka-i avâma sıla-i rahm kopmuştur. Aşağıdan fırlıyor
Sadâ-yı ihtilâlî, vâveylâ-yı intikamî, kin ve haset enîni. Yukarıdan iniyor
Zulüm ve tahkir ateşi, tekebbürün sıkleti, tahakküm saıkası. Aşağıdan çıkmalı
Tahabbüb ve itaat, hürmet ve hem imtisal. Fakat merhamet ve Beşer bunu isterse sarılmalı zekâta, ribâyı tard etmeli.
Kur'ân'ın adaleti bâb-ı âlemde durup ribâya der "Yasaktır; hakkın yoktur, dönmeli."
Dinlemedi bu emri, beşer yedi bir sille.Haşiye Müthişini yemeden bu emri dinlemeli.
• • •
Beşer esirliği parçaladığı gibi ecirliği de parçalayacaktır
Bir rüyada demiştim: Devletler, milletlerin hafif muharebesi, tabakat-ı beşerin şedid olan harbine terk-i mevki ediyor.
Zira beşer, edvarda esirlik istemedi, kanıyla parçaladı. Şimdi ecîr olmuştur; onun yükünü çeker, onu da parçalıyor.
Beşerin başı ihtiyar; edvâr-ı hamsesi var. Vahşet ve bedeviyet, memlûkiyet, esaret, şimdi dahi ecîrdir, başlamıştır, geçiyor.