• • •
Gayr-ı meşru tarik, zıdd-ı maksuda gider
اَلْقَاتِلُ لاَ يَرِثُ 1 bir düstur-u azîmdir. Gayr-ı meşru tarik ile bir maksada giden zât, galiben maksudunun zıddıyla görür mücazat.
Avrupa muhabbeti gayr-ı meşru muhabbet, hem taklit ve hem ülfet.
Âkıbeti mükâfat: mahbubun gaddârâne adâveti, cinâyat.
Fâsık-ı mahrum bulmaz ne lezzet ve ne necat.
• • •
Cebir ve İtizalde birer dane-i hakikat bulunur
Ey talib-i hakikat! Maziye, hem musibet; müstakbel ve mâsiyet ayrı görür şeriat. Maziye, mesâibe nazar olur kadere.
Söz olur Cebrîye. Müstakbel ve maâsi, nazar olur teklife. Söz olur İtizâle. İtizal ile Cebir
Şurada barışırlar.
Şu bâtıl mezheplerde birer dane-i hakikat mevcut, münderiçtir; mahsus mahalli vardır. Bâtıl olan, tâmimdir.
• • •
Acz ve ceza' biçarelerin kârıdır
Ger istersen hayatı, çareleri bulunan şeyde acze yapışma.
Ger istersen rahatı, çaresi bulunmayan şeyde ceza'a sarılma.
• • •
Bazan küçük birşey büyük bir iş yapar
Öyle şerâit oluyor, tahtında az bir hareket sahibini çıkarıyor tâ âlâ-yı illiyyîn.
Öyle hâlât oluyor ki, küçük bir hareket, kâsibini indiriyor tâ esfel-i sâfilîn.
Bazılara bir an bir senedir
Fıtratların bir kısmı birden bire parlıyor. Bir kısmı tedricîdir, şey'en şey'en kalkıyor. Tabiat-ı insanî ikisine de benziyor.
Şerâite bakıyor, ona göre değişir. Bazan tedricî gider. Bazan dahi oluyor barut gibi zulmanî; birden bire fışkırıyor.
Nuranî bir nar olur; bazı olur, bir nazar, fahmi elmas ediyor. Bazı olur, bir temas, taşı iksir ediyor. Bir nazar-ı peygamber