• • •
Din ile hayat kabil-i tefrik olduğunu zannedenler felâkete sebeptirler
Şu Jön Türkün hatası: Bilmedi o bizdeki din hayatın esası. Millet ve İslâmiyet ayrı ayrı zannetti.
Medeniyet müstemir, müstevlî vehmeyledi. Saadet-i hayatı içinde görüyordu. Şimdi zaman gösterdi,
Medeniyet sistemiHaşiye bozuktu, hem muzırdı. Tecrübe-i kat'iye bize bunu gösterdi.
Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası. İhyâ-yı din ile olur şu milletin ihyâsı. İslâm bunu anladı.
Başka dinin aksine, dinimize temessük derecesi nisbeten milletin terakkisi. İhmali nisbetinde idi
Milletin tedennîsi. Tarihî bir hakikat; ondan olmuş tenâsi.
Mevt, tevehhüm edildiği gibi dehşetli değil
Dalâlet vehmidir, mevti dehşetlendirir. Mevt, tebdil-i câmedir, ya tahvil-i mekândır. Sicinden bostana çıkar.
Kim hayatı isterse şehadet istemeli. Şehidin hayatına Kur'ân işaret eder.1 Sekerâtı tatmamış, herbir şehid kendini
Hayy biliyor, görüyor. Lâkin yeni hayatı daha nezih buluyor.
Zanneder ki ölmemiş.2 Meyyitlere nisbeti, dikkat et, şuna benzer:
İki adam rüyada lezâiz envâına câmi' güzel bahçede ikisi geziyorlar. Biri rüya olduğunu bilir; lezzet almıyor.
Onu müferrah etmez; belki teessüf eder. Öbürüsü biliyor ki âlem-i yakazadır; hakikî lezzet alır, ona hakikî olur.
Rüya misalin zılli, misal ise berzahın zılli olmuştur. Ondan, onların düsturları birbirine benziyor.
• • •
Siyaset, efkârın âleminde bir şeytandır; istiâze edilmeli.
Siyaset-i medenî, ekserin rahatına feda eder ekalli. Belki ekall-i zalim, kendine kurban eder ekserîn-i avâmı.
Adalet-i Kur'ânî, tek mâsumun hayatı, kanı heder göremez, onu feda edemez, değil ekseriyete, hattâ nev'in umumu.