Kapı dışarı atar, yüzüne de tükürür. İnâyet tarafından madem buna memurdur. Zevkî baştan çıkarma. Hem,
Telziz ile aldatma. Sonra o da unutur doğru iştiha nedir. Bir iştiha-yı kâzip gelir, başına çatar. Hatası, maraz ile, hem
İlletlerle cezalar gelir. Hakikî lezzet hakikî iştihadan çıkar; doğru iştiha sadık bir ihtiyaçtan. Bu lezzet-i kâfide şah, hem
Gedâ beraber. Hem bâhemdir bir dinar ve bir dirhem o lezzet, berhem-zened. Eleme olur merhem.
• • •
Niyet gibi, tarz-ı nazar dahi âdeti ibadete çevirir
Şu noktaya dikkat et: Nasıl olur niyetle mübah âdât, ibâdât. Öyle tarz-ı nazarla fünun-u ekvan, olur maarif-i İlâhî.
Tetkik dahi tefekkür. Yani, ger harfî nazarla, hem san'at noktasında "Ne güzeldir" yerine "Ne güzel yapmış Sâni; nasıl yapmış o mâhî!"
Nokta-i nazarında kâinata bir baksan, nakş-ı Nakkâş-ı Ezel, nizam ve hikmetiyle lem'a-i kast ve itkan, tenvir eder şübehi.
Döner ulûm-u kâinat, maârif-i İlâhî. Eğer mânâ-yı ismiyle, tabiat noktasında, "zâtında nasıl olmuş" eğer etsen nigâhı,
Bakarsan kâinata, daire-i fünunun daire-i cehl olur. Biçare hakikatler, kıymetsiz eller kıymetsiz eder. Çoktur bunun güvahı.
• • •
Böyle zamanda tereffühte izn-i şer'î bizi muhtar bırakmaz
Lezâiz çağırdıkça "Sanki yedim" demeli. "Sanki yedim" düstur eden, bir mescidi yemedi.Haşiye
Eskide ekser İslâm filcümle aç değildi. Tena'uma ihtiyar bir derece var idi.
Şimdi ise ekseri açlığa düştü kaldı. Telezzüze ihtiyar izn-i şer'î kalmadı.
Sevâd-ı âzam, hem ekseriyet-i mâsumun maişeti basittir. Tagaddî besâtetiyle onlara tâbi olmak,
Bin kere müreccahtır, ekalliyet-i müsrife, ya bir kısım sefihe tagaddîde tereffüh noktasında benzemek.