noktası ve âb-ı hayat çeşmesi olan شَهِدَ اللهُ اَنَّهُ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ وَالْمَلٰۤئِكَةُ الخ 1... âyetiyle, قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ الخ 2 ... âyeti, her nasılsa sehven Sûre-i Âl-i İmran'dan alınan âyetlerde yazılmamışlar. O iki âyeti de yazıp içine koyunuz.
Bugünlerde on ikinci sahifeyi okurken birden اِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِى الدَّرْكِ اْلاَسْفَلِ مِنَ النَّارِ 3 âyeti gözüme ilişti. Mâkabline baktım, وَمَنْ اَحْسَنُ دِينًا مِمَّنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ 4 ilâ âhir gördüm. Arka sahifesine baktım, gördüm ki: Risale-i Nur'a işaret eden dört âyet var ve onlar Birinci Şuâda izah edilmiş. Kalbime geldi: Herhalde bu dehşetli âyet, bu dehşetli ve zulümatlı ve nifakı kuvvetli asrımıza da hususî bakar. Dikkat ettim, kanaatim geldi. Bir emâresi şudur ki:
اِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِى الدَّرْكِ اْلاَسْفَلِ مِنَ النَّارِ cifir ve ebced hesabıyla, tam tamına nifakın dört mertebesinin tarihlerine tevafukla parmak basıyor. Şöyle ki:
Şeddeler sayılır, eğer okunmayan hemze'ler ve فِى deki okunmayan ى sayılmazsa, tam tamına bin üç yüz altmış iki (1362) ederek bu seneye parmak basar.
Eğer مِنَ النَّارِ deki şedde bir nun bir lâm-ı aslî hesap olsa, bin üç yüz kırk iki (1342) ederek Birinci Harb-i Umumînin dehşetli nifakları netice veren tarihine tam tamına tevafukla haber verir.
Eğer şedde iki nun sayılsa, okunmayan hemzeler ve ى de sayılsa, bin üç yüz yetmiş altı (1376) ederek, bu zulümatlı nifakın sukut mertebesine ve çok âyetlerde nur ile karşılaştırılan اَلظُّلُمَاتِ kelimesinin makam-ı cifrîsi olan bin üç yüz yetmiş iki (1372)'ye dört farkla tevâfuk ederek haber verir.
Eğer okunmayanlar