bir illet ve bir sebebe işarettir. Yani, "Sizin terbiyeniz Rabbinizin elinde olduğundan, daima Ona muhtaçsınız. Ve terbiyenize lâzım olan bütün levazımatı veren Odur. Onun, o nimetlerine şükür lâzımdır. Şükür ise ancak ibadettir."
﴾ اَلَّذِى خَلَقَكُمْ 3 ﴿ esmâ-i müphemeden olduğu için, merci ve medlûlü ancak sıla denilen dahil olduğu cümle ile malûm olur. Meselâ; اَلَّذِى جَۤائَكَ 4 denildiği zaman, gelen adamın yalnız sana gelmekle malûmiyeti var, başka cihetten malûmiyeti yoktur. Binaenaleyh, burada رَبِّ kelimesinin اَلَّذِى ile vasıflandırılması Cenâb-ı Hakkın marifeti, hakikatiyle olmayıp ancak ef'âl ve âsârıyla olduğuna işarettir.
İcad, inşa veya başka bir kelimeye tercihan yaratılışın güzel şeklini ifade eden خَلَقَ 5 tâbiri, insanlardaki istidadın sedad ve istikametçe ibadete elverişli olduğuna işarettir. Ve keza ibadet, yaratılışın ücreti ve neticesidir. Bu itibarla sevap, ibadetin ücreti olmayıp, ancak Cenâb-ı Hakkın kereminden olduğuna işarettir.
﴾ وَاَلَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ 6 ﴿ Merci ve medlûlünün adem-i malûmiyetine delâlet
eden اَلَّذِينَ evvelki insanların ölümle mahvolup gittiklerine ve onların ahvâlini bildirecek bir bilgi olmadığına ve yalnız sizin gibi bir kısım mahlûklar onların yerlerine gelmekle, o mahvolan insanların tarifleri mümkün olduğuna işarettir.
﴾ لَعَلَّ 1 : ﴿ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ 2 kelimesi, ümit ve recayı ifade ediyor. Fakat bu mânâ, hakikatiyle Cenâb-ı Hak hakkında istimal edilemez.