İşarat'ül İ'caz

İşaratul İcaz, 174. Sayfa

kalmıyor, derhal yerine bir meyve peyda oluyor. İşte bundandır ki, Cennetin meyvelerinde noksaniyet olmuyor.
﴾ وَاُتُوا بِهِ مُتَشَابِهًا 4 ﴿ Bu cümle, itiraziyedir. Yani, yeni bir hükmü ifade
etmek için zikrine lüzum olmadığı halde, هٰذَا الَّذِى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ 1 cümlesindeki hükmü tasdik ve illetini beyan etmek üzere, evvelki cümleye bir zeyil ve bir fezleke olarak zikredilmiştir.
Bina-i meçhul sigasıyla اُتُوا 2 nün zikredilmesi, ehl-i Cennetin işleri, hademeleri tarafından görülmekte olduğuna işarettir.
مُتَشَابِهًا 3 Yani zahiren ve şeklen bir olduğundan, ülfet lezzetini veriyor; bâtınen ve taâmen de ayrı olduğu cihetle, teceddüd lezzetini veriyor. Bu itibarla مُتَشَابِهًا kelimesi, her iki lezzeti ima ediyor.
﴾ وَلَهُمْ فِيهَۤا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ 4 ﴿ Bu cümle اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِى ...الخ 5 cümlesine atıftır. Atfın tarafeyni arasında lâzım olan münasebetin iktizasınca, takdir-i kelâm şöyle olsa gerektir: "Onlar, kendi cisimleri için bir meskene muhtaç oldukları gibi, kadınları için de bir meskene muhtaçtırlar."
لَهُمْ kelimesi ihtisası ifade ettiği cihetle, o ezvacın, onların mülkü ve onlara mahsus olduklarına delâlet ettiği gibi, dünya kadınlarından başka حُورٌ عِينٌ 6 ile tâbir edilen bir kısım kadınlar da onlar için yaratılmış olduğunu îmaen gösteriyor.

SORU & CEVAP
İsminiz Sorunuz