delâleti, şehadeti, işareti içindir. Binaenaleyh, kâinatın uzuvları da Sanie olan delâletleri, şehadetleri için birer âlem olmaları icap eder. Öyleyse, Sâniin o uzuvları terbiyesinden ve o uzuvların da Sânii ilâm etmelerinden anlaşılır ki, o uzuvlar; birer hayy, birer âkıl, birer mütekellim suretinde tasavvur edilmiştir. Binaenaleyh, bu cem'de kavaide muhalefet yoktur.
﴾ اَلرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ ﴿ 1 Mâkabliyle bu iki sıfatın nazmını icap eden şöyle bir münasebet vardır ki:
Biri menfaatleri celp, diğeri mazarratları def etmek üzere terbiyenin iki esası vardır. "Rezzak" mânâsına olan اَلرَّحْمٰنِ 2 birinci esasa, "Gaffar" mânâsını ifade eden اَلرَّحِيمِ 3 de ikinci esasa işaretleri için birbiriyle bağlanmıştır.
﴾ مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ ﴿ 4 Mâkabliyle şu sıfatın nazmını iktiza eden sebep şudur ki:
Şu sıfat, rahmeti ifade eden mâkabline neticedir. Zira, kıyametle saadet-i ebediyenin geleceğine en büyük delil, rahmettir. Evet, rahmetin rahmet olması ve nimetin nimet olması, ancak ve ancak haşir ve saadet-i ebediyeye bağlıdır. Evet, saadet-i ebediye olmasa, en büyük nimetlerden sayılan aklın, insanın kafasında yılan vazifesini görmekten başka bir işi kalmaz. Kezalik, en lâtif nimetlerden sayılan şefkat ve muhabbet, ebedî bir ayrılık düşüncesiyle, en büyük elemler sırasına geçerler.
S - Cenâb-ı Hakkın herşeye mâlik olduğu bir hakikat iken, burada haşir ve ceza gününün tahsisi neye binaendir?
C - Şu âlemin, insanlarca, hakir ve hasis sayılan bazı şeylerine kudret-i Ezeliyenin bizzat mübaşereti azamet-i İlâhiyeye münasip görülmediğinden, vaz edilen esbab-ı zahiriyenin o gün ref'iyle; herşeyin şeffaf, parlak içyüzüyle tecellî edip Sâniini, Hâlıkını vasıtasız göreceğine işarettir.
يَوْم 1 tâbiri ise, haşrin vukuunu