anlaşılıyor ki, sefk, zulmen yapılan katldir. Bu ise, fesada daha münasiptir. Çünkü katlin ifade ettiği mânâ, katlin mübah kısmına da şâmildir: Cihadda veya bir cemaati kurtarmak için yapılan katller gibi ki, bu katl, fesada münasip olmaz.
اَلدِّمَۤاءَ 5 Sefk kelimesinin delâlet ettiği ırâka-i demdeki dem'i tekittir.
﴾ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ ﴿ 6 Beşerin ca'lindeki hikmeti soran
melâikeye, sanki şöyle bir itiraz vârit olmuştur: "Beşerin Allah'a yapacağı ibadet ve takdis, onun ca'line sebeb-i kâfi gelmez mi ki, ca'linin hikmetini soruyorsunuz?"
İşte vav-ı hâliye ile zikredilen وَنَحْنُ نُسَبِّحُ 1 cümlesi, güya o itirazı ref etmeye işarettir.
نَحْنُ 2 Maâsiden mâsum melâikenin cemaatlerinden kinâyedir.
Cümlenin cümle-i ismiye şeklinde zikredilmesi, tesbihin melâikeye bir seciye olduğuna ve melâikenin tesbihata mülâzım ve müdavim olduklarına işarettir.
نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ "Bizler, bütün ibadetlerin Sana mahsus olduğunu kâinata ilân ve Cenâb-ı Ulûhiyetine lâyık olmayan şeylerden münezzeh olduğuna iman ve bütün evsaf-ı azamet ve celâl ile muttasıf olduğuna itikad ediyoruz."
وَنُقَدِّسُ لَكَ 3 Bu ل , ya sıladır, bir mânâyı ifade etmez veya ta'lil ve sebebiyet içindir.
Birinci ihtimale göre نُقَدِّسُكَ takdirinde olur. Yani, "Seni takdis ve tathir ediyoruz" demektir.