4. Yine telâhuk-u efkâr ile, tayyare gibi, icad edilen terakkiyat-ı havaiye sayesinde nev-i beşer غُدُوُّهَا شَهْرٌ وَرَوَاحُهَا شَهْرٌ 2 âyetiyle sür'ati beyan edilen Hazret-i Süleyman'ın mu'cizesine yaklaşıyor.
5. Kıraç ve kumlu yerlerden suları çıkartan santrifüj âleti, اِضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ 3 âyetiyle işaret edilen Hazret-i Mûsâ'nın (a.s.) asâsından ders almıştır.
6. Tecrübeler sayesinde ve telâhuk-u efkâr ile husule gelen terakkiyat-ı tıbbiye, Hazret-i İsa'nın (a.s.) mu'cizesinin ilhamatındandır.
Hakikaten şu mu'cizelerle bu terakkiyat arasında pek büyük münasebet ve muvafakat vardır. Evet, dikkat eden adam, bilâ-tereddüt, o mu'cizeler bu terakkiyata birer mikyas ve nümunelerdir diye hükmeder.
Ve keza, يَا نَارُ كُونِى بَرْدًا وَسَلاَمًا 4 âyet-i kerimesinin delâletine göre, Hazret-i İbrahim ateşe atıldığı zaman, ateşin harareti burudete inkılâp etmesi, beşerin keşfettiği yakıcı olmayan mertebe-i nâriyeye örnek ve me'hazdır.
7. لَوْلاَ اَنْ رَاٰ بُرْهَانَ رَبِّهِ 5 âyet-i kerimesinin—bir kavle göre—işaret ettiği
gibi, Hazret-i Yusuf'un (a.s.), Kenan'da bulunan babasının timsâlini görür görmez Züleyha'dan geri çekilmesi ve kervanları Mısır'dan avdet ettiğinde Hazret-i Yakub'un اِنِّى لاََجِدُ رِيحَ يُوسُفَ 1 yani, "Ben Yusuf'un kokusunu alıyorum" demesi ve bir ifritin Hazret-i Süleyman'a "Gözünü açıp yummazdan evvel Belkıs'ın tahtını getiririm" demesine işaret eden أَنَا اٰتِيكَ بِهِ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَ 2 âyet-i kerimesi, pek uzak