olup Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâma iman etmeyenlere bir târiz olmak üzere bu cümle ile yapılan hasrı te'kit etmekle beraber, güzel bir nükteyi tazammun etmiştir. Şöyle ki:
Müpteda ile haber arasında bulunan هُمْ zamiri, müptedayı, çok haberlere müpteda yapar. Ve bu gibi haberlerin tayinini de hayale havale eder. Yani haberlerin mahdut ve muayyen olmadığını hayale arz etmekle, hayali, münasip haberleri taharrî etmeye teşvik eder.
Nasıl ki Zeyd'i ele almakla "Zeyd âlimdir, Zeyd fâzıldır, Zeyd güzeldir" gibi Zeyd'in sıfatlarından çok hükümleri dizebilirsin. Kezalik اُولٰۤئِكَ 'den sonra
gelen هُمْ 1 zamiri hayali harekete getirmekle "Onlar ateşten kurtulurlar," "Onlar Cennete girerler," "Onlar rüyete mazhar olurlar" ve daha bu gibi sıfatlarına münasip çok hükümleri ve cümleleri hayale yaptırır.
Dördüncüsü: اَلمُفْلِحُونَ 2 kelimesindeki اَلْ hakikati tasvire işarettir. Sanki lisan-ı haliyle diyor ki: "Eğer müflihlerin hakikatini görmek istersen, اُولٰۤئِكَ 3 'nin âyinesine bak, sana temessül edecektir." Yahut onların tayin ve temyizlerine işarettir. Sanki diyor: "Ehl-i felâh olanları tanımak istersen, اُولٰۤئِكَ 'ye bak, içindedirler." Veya hükmün zâhir ve bedihî olduğuna işarettir.
Beşincisi: Felâh ve necat yollarını tayin etmeyen اَلمُفْلِحُونَ kelimesindeki ıtlak, tâmim içindir. Şöyle ki:
Kur'ân'a muhatap olan, matlupları ve istekleri muhtelif pek çok tabakalardır ki, bir kısmı ateşten necat istiyorlar, bir kısmı