Bu mektuplarda Hazret-i Üstad, talebelerine, el yazısıyla risaleleri yazmalarının, neşretmelerinin ehemmiyetini, Risale-i Nur talebelerinin şimdilik cüz'î gibi görünen hizmetlerinin, hakikatte, kâinatta en muazzam mesele olduğunu ve birgün bu memlekette Risale-i Nur'un nuruyla geniş çapta fütuhat olacağını müjdelemekte, Risale-i Nur'un dairesinin ve neşriyatının temellerini, esaslarını vaz' ve tahkim etmektedir.
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ * 1
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Risale-i Nur'un hizmetindeki ekser şakirtleri, birer nevi keramet ve ikram-ı İlâhî hissettikleri gibi; bu âciz kardeşiniz, çok muhtaç olduğu için çok nevilerini ve çeşitlerini hissediyor. Ve bu sıralarda, bu havalideki şakirdler, yeminle itiraf ediyorlar ki: "Biz Nur'un hizmetinde çalıştıkça, hem maîşetçe, hem istirahat-ı kalbce bir genişlik, bir ferah, zâhir bir surette hissediyoruz." Ben kendimce o kadar hissediyorum ki, nefis ve şeytanım, o bedahete karşı hayret ederek sustular.
Said Nursî
ba
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ * 1
Âhiret kardeşlerime mühim bir ihtar:
İki maddedir.
Birincisi: Risale-i Nur'a intisap eden kimsenin en ehemmiyetli vazifesi, onu yazmak ve yazdırmaktır ve intişarına yardım etmektir. Onu yazan veya yazdıran ve okuyan, "Risale-i Nur talebesi" ünvanını alır. Ve o ünvan altında, her yirmi dört saatte benim lisanımla belki yüz defa, bazan daha ziyade hayırlı dualarımda ve mânevî kazançlarımda hissedar olmakla beraber, benim gibi dua eden kıymettar binler kardeşlerin ve Risale-i Nur talebelerinin dualarına ve kazançlarına dahi hissedar olur.
Hem, dört vecihle dört nevi ibadet-i makbule hükmünde bulunan kitabetinde, hem imanını kuvvetlendirmek, hem başkalarının imanlarını tehlikeden kurtarmaya çalışmak, hem hadisin hükmüyle, bir saat tefekkür bazan bir sene kadar bir ibadet hükmüne geçen tefekkür-ü imanîyi