Tarihçe-i Hayat, 66. Sayfa
Bazan avcı hattında, bazan at üzerinde, bazan da sipere girdikleri zaman, kendisi söylüyor, Molla Habib de yazıyordu. İşârâtü'l-İ'câz'ın büyük bir kısmı bu vaziyette telif edilmiştir. Haşiye
Bu harika tefsirin başındaki "İfade-i Meram"ı tefsir hakkında bir derece malûmat vermesi itibarıyla aynen dercediyoruz.
ba
İfade-i Meram
Kur'ân-ı Azîmüşşan, bütün zamanlarda gelip geçen nev-i beşerin tabakalarına, milletlerine ve fertlerine hitaben Arş-ı Âlâdan irad edilen İlâhî ve şümullü bir nutuk ve umumî, Rabbanî bir hitabe olduğu gibi; bilinmesi, bir ferdin veya küçük bir cemaatin iktidarından hariç olan, bilhassa bu zamanda, dünya maddiyatına ait pek çok fenleri ve ilimleri camidir. Bu itibarla, zamanca, mekânca, ihtisasca dâire-i ihatası pek dar olan bir ferdin fehminden ve karihasından çıkan bir tefsir, bihakkın Kur'ân-ı Azîmüşşana tefsir olamaz… Çünkü, Kur'ân'ın hitabına muhatap olan
HAŞİYE
"TENBİH: Bu İşârâtül-İcâz tefsiri, eski Harb-i Umumînin birinci senesinde, cephe-i harpte, mehazsız olarak, kitap mevcut olmadığı halde telif edilmiştir. Harp zamanının zaruretinden başka, dört sebebe binaen gayet muhtasar ve îcazlı bir tarzda yazılmış; Fatiha ve nısf-ı evvel daha mücmel, daha muhtasar kalmıştır.Evvelâ: O zaman, izaha müsaade etmiyordu. Eski Said, îcazlı ve kısa tabiratla ifade-i meram ediyordu.Saniyen: Gayet zeki olan kendi talebelerinin derece-i fehimlerini düşünüyordu; başkaların anlamalarını düşünmüyordu.Salisen: Eski Said, en dakik ve en ince olan nazm-ı Kurânda, îcazlı olan icâzı beyan ettiği için, kısa ve ince düşmüştür. Fakat şimdi ise, Yeni Said nazarıyla mütalâa ettim; elhak, Eski Saidin bütün hatîatiyle beraber, şu tefsirdeki tetkikat-ı ilmiyesi, onun bir şaheseridir. Yazıldığı vakit, daima şehid olmaya hazırlandığı için, hâlis bir niyetle ve belâgatın kanunlarına ve ulûm-u Arabiyenin düsturlarına tatbik ederek yazdığı için, hiçbirini cerh edemedim. Belki Cenâb-ı Hak, bu eseri ona bir keffaretüzzünub yapacak bu tefsiri tam anlayacak adamları da yetiştirecek, inşaallah. Eğer Birinci Harb-i Umumî gibi mâniler olmasaydı, tefsirin şu birinci cildi, icâz vücuhundan olan icâz-ı nazmîyi beyan ettiği gibi, diğer cüzler ve mektuplar da müteferrik tefsir hakikatlerini içine alsaydı, Kurân-ı Mucizül-beyâna güzel ve tefsir-i câmi olurdu. Belki, inşaallah, şu cüz-ü tefsir yüz otuz adet Sözler ve Lemalar ve Mektubat risaleleriyle beraber mehaz olursa, ileride bahtiyar bir heyet öyle bir tefsir-i Kurânî yazsın, inşaallah. Said Nursî
Hem, İstanbulda Fetva Emini Ali Rıza Efendi, çok zaman bu tefsiri mütalâa ile, yanına gelen dostlarına müteaddit defalar, Bu İşârâtül-İcâz, bin tefsir kuvvetinde ve kıymetindedir diye yemin ederek ilân ediyordu.Şark uleması, Şam ve Bağdatta büyük âlimler, İşârâtül-İcâz gayet harika ve emsalsiz bir tefsirdir diye istihsan etmişlerdir."