O seyl-i dalâlete karşı mukavemet edip, Kur'ân'ın tılsımlarını keşfederek hakikatini muhafaza ediyor. Ve madem
اَقِدْ كَوْكَبِى بِاْلاِسْمِ نُورًا وَبَهْجَةً * مَدَى الدَّهْرِ وَاْلاَيَّامِ يَانُورُ جَلْجَلَتْ * 2
fıkrasıyla, Yirmi Sekizinci Lem'ada ispat edildiği gibi sarahata yakın bir surette Risale-i Nur'a işaret etmekle beraber, Sûre-i Nur'daki Âyetü'n-Nur'un Risale-i Nur'a işaretine işaret eder. Ve madem اَقِدْ كَوْكَبِى بِاْلاِسْمِ نُورًا mânâ ve cifirce tam tamına Risale-i Nur'a tevafuk ediyor. Elbette diyebiliriz ki, bu fıkranın akabinde
باٰجٍ اَهُوجٍ جَلْمَهُوجٍ جَلاَلَةٍ * جَلِيلٍ جَلْجَلَيُّوتٍ جَمَاهٍ تَمَهْرَجَتْ * بِتَعْدَادٍ اَبْرُومٍ وَسِمْرَازٍ اَبْرَمٍ * وَبَهْرَةِ تِبْرِيزٍ وَاُمٍّ تَبَرَّكَتْ
fıkrasıyla Risale-i Nur'un bidayette On İki Söz namında iştihar ve intişar eden on iki küçük risalelerine اَقِدْ كَوْكَبِى 1 karinesiyle, bu fıkradaki on iki Süryânî kelimeler onlara birer işarettir. Gerçi elimde bulunan Celcelûtiye nüshası en sahih ve en mutemeddir. İmam-ı Gazâlî (r.a.) gibi çok imamlar Celcelûtiye'yi şerh etmişler. Fakat bu Süryânî kelimelerin mânâsını tam bilmediğimden ve nüshalarda ihtilâf bulunduğundan, herbirisinin vech-i işaretini ve münasebetini şimdilik bilmediğimden bırakıyorum.
Elhasıl: Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) bir defa اَقِدْ كَوْكَبِى fıkrasıyla âhirzamanda Risale-i Nur'u dua ile Allah'tan niyaz eder, ister ve bidayette on iki risaleden ibaret bulunduğundan, yalnız on iki risalesine işaret ediyor. İkinci defada تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ 2 fıkrasıyla daha sarîh bir surette Risale-i Nur'u medh ü senâ ile göstererek, tekemmülüne işareten, umum Sözleri ve Mektupları ve Lem'aları remzen haber verir.
Hem On İki Söz namıyla çok intişar eden o küçücük risaleler bu fıkradaki kelimeler gibi birbirine ismen ve sureten benzedikleri gibi, "bedi" mânâsında olan Celcelûtiye kelimesine mutabık olarak, herbiri gayet bedi' bir tarzda, güzel bir temsille, büyük ve derin bir hakikat-i Kur'âniyeyi tefsir ve ispat eder.