Sikke-i Tasdik-i Gaybi

Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 84. Sayfa

olduğu gibi, lâfzullahdaki şeddeli ل , bir ل ; ve بِكَلِمَاتِهِ 'deki melfuz ى sayılmak şartıyla dokuz yüz doksan sekiz (998) adediyle Risaletü'n-Nur'un dokuz yüz doksan sekiz (998) adedine tamtamına tevafukla münasebet-i mâneviyeye binaen remzen ona bakar. Ve bu remzi lâtifleştiren ve kuvvet veren münasebetlerin birisi şudur ki, Risaletü'n-Nur'un eczaları "Sözler" namıyla iştihar etmişler. Sözler ise Arapça "Kelimat"tır ve o kelimat ile Kur'ân'ın hakaikini o derece mahz-ı hak ve ayn-ı hakikat olduğunu ispat etmiş ki, bu zamanın dinsiz feylesoflarını tam susturuyor.
SEKİZİNCİ ÂYET
قُلْ اِنَّنِى هَدٰينِى رَبِّى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ 2 dir. Şu âyet-i meşhure küllî mânâsının bu asırda muvafık ve münasip bir ferdi Risaletü'n-Nur olduğu gibi, cifirle صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ 3 kelimesi, صِرَاطٍ deki tenvin, ن sayılmak cihetiyle Risaletü'n-Nur adedi olan 998'e yine iki sırlıHaşiye fark ile baktığı gibi, هَدٰينِى رَبِّى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ 4cümlesinin makam-ı ebcedîsi ile bin üç yüz on altı
(1316) ederek Risale-i Nur Müellifinin tedrisiyle istihzarat-ı Nuriyede bulunduğu en hararetli tarihi olan bin üç yüz on altı (1316) adedine tam tamına tevafuk eder.
DOKUZUNCU ÂYET
Hem el-Bakara Sûresinde, hem Lokman Sûresinde  فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى 1 cümlesidir. Yani, "Allah'a iman eden, hiç kopmayacak bir zincir-i nuranîye yapışır, temessük eder." Risale-i Nur ise, iman-ı billâhın Kur'ânî burhanlarından bu zamanda en nuranîsi ve en kuvvetlisi olduğu tahakkuk ettiğinden, bu بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى 2 külliyetinde hususî dahil olduğuna teyiden, makam-ı cifrîsi 1347 ederek Risaletü'n-Nur intişarının fevkalâde parlaması tarihine tam tamına tevafukla bakar ve bu on dördüncü asırda Kur'ân'ın i'câz-ı mânevîsinden neş'et eden bir urvetü'l-vüska ve

SORU & CEVAP
İsminiz Sorunuz