Şualar

  • Beşinci Şuâ
  • On Beşinci Şuâ
  • Birinci Şuâ
  • Sekizinci Şuâ
  • Fihrist
    • Şualar, 459. Sayfa

      ferdi Risaletü'n-Nur olduğu gibi, cifirle صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ 3 kelimesi, صِرَاطٍ deki tenvin, ن sayılmak cihetiyle Risaletü'n-Nur adedi olan 998'e yine iki sırlıHaşiye fark ile baktığı gibi, هَدٰينِىِ رَبىِِِّ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ 4cümlesinin makam-ı ebcedîsi ile bin üç yüz on altı
      (1316) ederek Risale-i Nur Müellifinin tedrisiyle istihzarat-ı Nuriyede bulunduğu en hararetli tarihi olan bin üç yüz on altı (1316) adedine tam tamına tevafuk eder.
      DOKUZUNCU ÂYET
      Hem el-Bakara Sûresinde, hem Lokman Sûresinde  فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى 1cümlesidir. Yani, "Allah'a iman eden, hiç kopmayacak bir zincir-i nuranîye yapışır, temessük eder." Risale-i Nur ise, iman-ı billâhın Kur'ânî burhanlarından bu zamanda en nuranîsi ve en kuvvetlisi olduğu tahakkuk ettiğinden, bu بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى 2 külliyetinde hususî dahil olduğuna teyiden, makam-ı cifrîsi 1347 ederek Risaletü'n-Nur intişarının fevkalâde parlaması tarihine tam tamına tevafukla bakar ve bu on dördüncü asırda Kur'ân'ın i'câz-ı mânevîsinden neş'et eden bir urvetü'l-vüska ve zulümattan nura çıkaracak bir vesile-i nuraniye Risale-i Nur olduğunu remzen bildirir.
      ONUNCU ÂYET 3 يُؤْتِى الْحِكْمَةَ مَنْ يَشَۤاءُ
      ON BİRİNCİ ÂYET 4 وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ
      ON İKİNCİ ÂYET 5 وَيُزَكِّيكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ âyetleridir. Meâl-i icmalîleri der ki: "Kur'ân hikmet-i kudsiyeyi size bildiriyor, sizi mânevî kirlerden temizlendiriyor."
      Bu üç âyetin küllî ve umumî mânâlarında Risalei'n-Nur kastî bir surette dahil olduğuna iki kuvvetli emâre var.
      Birisi şudur ki: Risalei'n-Nur'un müstesna bir hassaism-i Hakem ve Hakîmin mazharı olup bütün safahatında, mebahisinde nizam ve intizam-ı kâinatın ayinesinde ism-i Hakem ve Hakîmin cilveleri olan hikmet-i kudsiyeyi ve hikemiyat-ı Kur'âniyeyi ders veriyor. Mevzuu ve neticesi hikmet-i Kur'âniyedir.
      İkinci emâre: Birinci âyet, bin üç yüz yirmi iki (1322) ederek makam-ı ebcedî ile Risalei'n-Nur Müellifinin doğrudan doğruya ulûm-u âliyeden ( اٰلِيَه ) başını kaldırıp hikmet-i Kur'âniyeye müteveccih olarak hâdimü'l-Kur'ân vaziyetini aldığı tarihtir ki, bir sene sonra İstanbul'a gitmiş, mânevî mücahedesine başlamış.

      SORU & CEVAP
      İsminiz Sorunuz