Mektubat

Mektubat, 429. Sayfa

Çünkü, kâinatı, ehl-i vahdetü'l-vücud gibi, huzur-u daimî kazanmak için idama mahkûm zannedip Lâ mevcude illâ Hû hükmetmeye veyahut ehl-i vahdetü'ş-şuhud gibi, huzur-u daimî için kâinatı nisyan-ı mutlak hapsinde hapse mahkûm tahayyül edip Lâ meşhude illâ Hû demeye mecbur olmuyor. Belki, idamdan ve hapisten gayet zâhir olarak Kur'ân affettiğinden, o da sarf-ı nazar edip ve mevcudatı kendileri hesabına hizmetten azlederek Fâtır-ı Zülcelâl hesabına istihdam edip Esmâ-i Hüsnâsının mazhariyet ve âyinedarlık vazifesinde istimal ederek, mânâ-yı harfî nazarıyla onlara bakıp, mutlak gafletten kurtulup huzur-u daimîye girmektir; herşeyde Cenâb-ı Hakka bir yol bulmaktır. Elhasıl, mevcudatı mevcudat hesabına hizmetten azlederek, mânâ-yı ismiyle bakmamaktır.
ba
Otuzuncu Mektup
Matbu Arabî İşârâtü'l-İ'câz tefsiridir.
ba
Otuz Birinci Mektup
Otuz bir Lem'adır.
ba
Otuz İkinci Mektup
Kendi kendine manzum tarzını alan matbu Lemeat risalesidir. Otuz İkinci Lem'a olup, Sözler mecmuasının âhirinde neşredilmiştir.
ba
Otuz Üçüncü Mektup
Marifet-i İlâhiyeye pencereler açan otuz üç pencereli risale olup, bir cihette Otuz Üçüncü Söz olduğundan, Sözler mecmuasında neşredilmiş, buraya derc edilmemiştir.
ba

SORU & CEVAP
İsminiz Sorunuz