Bu Mektubun İkinci Makamı.... 268-275
Bir "Mukaddime" ile "Beş İşâret"tir.
Mukaddime: Hallâkıyet ve tasarrufat-ı İlâhiyeden gayet azim bir hakikatı, muazzam ve muhteşem kanunlarla beyan ediyor. Meselâ, bir kuşun tüylü libasını değiştiren Sâni-i Hakim, aynı kanunla kâinatın sûretini kıyamet vaktinde ve âlem-i şehadetin libasını haşirde o kanun ile değiştirir.
Hem bir ağacın ne kadar meyveleri ve çiçekleri bulunuyor; herbir çiçeğin o kadar gayeleri, herbir meyvenin o kadar hikmetleri bulunduğunu gösterir. "Beş İşaret" ise, eşya, vücuddan gittikten sonra verdikleri ehemmiyetli beş netice itibariyle, bir vecihle madum iken, beş vecihle mevcud kalıyor. Şöyle ki:
Herbir mevcut, vücuttan gittikten sonra, ifade ettiği mânâlar ve arkasında baki kalan hüviyet-i misâliyesi âlem-i misâlde mahfuz kalır. Hem hayatının etvâriyle "mukadderat-ı hayatiye" denilen sergüzeşte-i hayatiyesi, âlem-i misâlin defterlerinden olan levh-i misâlide yazılır. Ruhanilere, dâimi mevcut bir mütalâagâh olur. Hem, cin ve insin amelleri gibi, âhiret pazarına ve âlem-i ahirete gönderilecek mahsulâtı baki kalır. Hem, etvâr-ı hayatiyeleriyle ettikleri envâ-ı tesbihat-ı Rabbaniye bâki kalıyor. Hem, şuûnat-ı Sübhâniyenin zuhuruna medâr çok şeyleri arkasında mevcut bırakır, öyle gider. Bu beş İşâretteki beş hakikatı kat'i delil hükmünde beş mâkul ve makbûl temsil ile beyan eder.
Yirmi Dördüncü Mektubun Birinci Zeyli .... 275-278
قُلْ مَا يَعْبَؤُا بِكُمْ رَبِّى لَوْلاَ دُعَۤاؤُكُمْ 1 âyetininmühim bir sırrını beş nükte ile tefsir ediyor. Ve duâ bir sırr-ı azim-i ubûdiyet olduğunu ve kâinattan daimi bir surette dergâh-ı Rubûbiyete giden en azim vesile ise duâ olduğunu ve duânın azim tesiri bulunduğunu kat'i ispat etmekle beraber; külliyet ve devam kesbeden bir dua, kat'iyen makbul